~BEN BABAMI YÜREĞİMDEN SİLDİM AMCA...! ~
Zekiye hastalığının son evresinde yatırıldığı hastahane odasında halsiz bir şekilde camdan bakarken, hayatta gerçekleştiremediği, belkide hiç gerçekleştiremeyeceği hayallerine dalıp gitmişti... Doktorlar birtürlü bağışçı bulunamadığını söylüyorlar, bu yüzdende umutları günden güne tükeniyordu... Odasını paylaştığı, diğer hasta yatağında yatan yaşlı adamın inlemeleri dalıp gittiği hayalleri bölmüştü o anlarda... Biran başını çevirip adamın sargılar içindeki hiç görünmeyen yüzüne doğru baktı.Beyaz sargı bezleri kandan kırmızıya dönmüştü...
-"Çok mu canınız acıyor amcacım?" - dediğinde küçük kız, adam gözlerini ona çevirmiş ve,
-"Sen sorunca geçti tatlıkız.. Hiç canım acımıyor şimdi... -" demişti...
-"Acımasın amca. Ben can acısı nasıl birşeydir bilirim.Senelerdir hastahane köşelerinde geçti ömrüm.Uygun bağışı bulamadık.Doktorlar iyi şeyler söylemiyor artık... Vaktim azalmış...Sayısız ameliyata girdim. Bilirim can yanması ne demek.Herkes iyi olsun istiyorum amca. Kimsenin canı yanmasın-"diye karşılık veren kıza gülümsemişti adam,. Sonrada,
-" Baban şanslı adammış... Böyle senin gibi tatlı ve iyi yürekli bir kızı olduğu için-"dediğinde ise küçük kız bir hışımla yerinden doğrulmuş ve sinirle,
-" Benim babam filan yok amca... Nefret ederim ben babalardan.Ben bebekken bırakıp gitmiş babam denecek hayırsız adam.Ben babamı yüreğimden sildim...Babalar ne yapar biliyormusun?Çocuklarını yüz üstü bırakıp giderler... Birgün yanıma gelecek olsa yüzüne tükürürüm okadar kinim var ona... -" dediğinde adam daha fazla üstelememişti... Tamda o anda çocuğun annesi ve doktor girince odaya biran yüzüne baktı kadının, sonra başını diğer tarafa çevirdi adam... Kızın annesinin gözleri yaşlı olduğu için hiçbirşeye dikkat edemiyordu zaten o anlarda...
Doktorla hararetli konuşmaları yaralı adamın dikkatini çekmişti. Zekiye ye duyurmamak için biraz uzaklaşmışlar, buda adamın yanına daha fazla yaklaşmalarına sebep olmuş, yatağından herşeyi net bir şekilde dinlemişti.
Doktor,
-"Mefharet hanım.Artık sınıra geldik.Bunları bir anneye söylemek çok zor ama, uygun bağışçı bulunamazsa kızınız ölecek.Elimizden geleni yaptık beş sene boyunca. Ama prosedürleri biliyorsunuz. Oldukça meşakkatli işler bunlar-" dediğinde kadının yüzü bembeyaz olmuş dizleri titremeye başlamıştı...
O günden sonra günden güne halsizleşmeye başlamıştı Zekiye.
İsminin Orhan olduğunu öğrendiği yaşlı adam, annesi markete gitmek veya ihtiyaç için dışarıya çıktığında, küçük kıza güç vermeye çalışıyor ve birazda olsa yüzünü güldürmeye çalışıyordu... Orhan beyle arkadaş olmuşlardı.Küçük kız içtenlikle annesinden ve nenesinden bahsetti ona.Ve küçük bir çocukken, babasının nasıl annesi ve kendisini burakıp gittiğini anlattı. Nefret ettiğini öyle belli ediyorduki mimiklerinden... Orhan bey ise daha fazla zorlamıyor konuyu değiştiriyordu sonra... Zekiyenin annesi içireye girince anlaştıkları gibi suspus oluyorlar ve hiç ses etmiyorlardı.Arkadaşlıkları aralarında sır kalacaktı ölene kadar. Zekiye ise bu sırrın uzun sürmeyeceğini, nasıl olsa yakın zamanda öleceğini söylüyordu gözyaşlarıyla...
Orhan bey ise arkadaşına gözyaşlarını göstermemek için öyle çabalardıki...
Ve bir gün Zekiye birdenbire fenalaştı.Tam o anlarda Mefharet hanım su almaya gittiği için, Orhan bey olanca gücüyle doktora seslenmişti o anlarda.Geçirdiği kaza yüzünden ölümden dönmüş, sesi dahi zor çıkıyordu bunyüzden.. En sonunda ise sesini duyurabilmiş ve doktorla birşeyler konuşmuştu, hemşireler küçük kızı odadan çıkarırlarken...
Mefharet hanım geri döndüğünde apar topar ameliyat'a alındığını öğrendiği kızının arkasından dövünüp durmaya başlamıştı çaresizce.Kötü sonun bu kadar erken gelebileceğini hiç hayal etmemişti çünkü.
Tam sekiz saat sürmüştü ameliyat.Kadın ise deliye dönmüş, biran önce doktorun neler olduğuyla ilgili bilgi vermesini beklerken bildiği bütün duaları etmişti...
Ve doktor ameliyattan çıktığında, ilk defa bukadar gülerek konuşmuştu Mefharet hanımla.
-"Müjde Mefharet hanım. Kızınız yaşayacak.Nakil gerçekleşti... Sizin tarafınızdan bir mucize oldu... Odanızda yatan hastamız kızınıza donör olmayı kabul etti.. Adı Orhan Yılmaz... Zaten o hastamızında sayılı günü vardı...Onun hiç kurtululu yoktu. İsabet oldu. Bşr hayat kurtardı kendi hayata gözlerini kaparken-" deyip, adamın dosyasını uzattığında, Mefharet hanım gördüğü resimle, dizleri üzerine çöküp kalmıştı... Yıllar önce boşandığı ve kızını kaçırdığı ve yüzünü dahi göstermeyip, kızına baban bizi terketti masalıyla kendilerinden uzak tuttuğu eski eşi Orhandı resimdeki kişi... Bir mucizeydi bu gerçekten...
Zekiye saatler sonra kendine geldiğinde, önce doktor güzel haberi vermişti kendisine... Annesi ise pişmanlıklar içinde yapacağı açıklamayı düşünürken, doktor bir kağıt uzatmıştı küçük kıza... Zekiye oda arkadaşından olduğunu öğrendiği notu gülümseyerek okumaya başlamıştı...Sonrasında ise göyşalarına boğulmuştu derin bir pişmanlıkla... O notta ise şöyle yazıyordu:
-"Ben sırrımızı tuttum. Ölene kadar kimseye anlatmadım arkadaş olduğumuzu... Bir sırda ben vermek istiyorum sana Zekiye.Bunsırrı hiç unutma olurmu. Ben senin babanım kızım. Biliyorum silmiştin yürepinden babanı... Ama baban sana yüreğini verdi... Ve istesende bir ömür boyu silemeyeceksin babanı yüreğinden...Babalar ne yapar biliyormusun diye bir soru sormuştun hani bana hatırladınmı? Babalar gözlerini kırpmadan canlarını çocuklarına verebilirler... Seni çok geç buldum.Çabuk kaybettim.Seni çok seviyorum.Senin için ölecek kadar hemde... BABAN ORHAN-"